2 Şubat 2010 Salı

Osman ile yazışmalar.

Bir arkadaşım var. Doğduğum yerde yaşıyor hala. Ankara da da çalışıyor zaman zaman galiba. Siyasi görüşlerimiz taban tabana zıt. Ama güzel güzel yazışıyoruz facebook da.

Az önce son gönderdiğim iletiden sonra aklıma mektuplaşmaların sonrasında edebiyat eserlrine dönüşebildiğini hatırlayıp basayım ulan bunu bloğa dedim. :)

Osman 24 January at 21:12
Orta okul yıllarında okuduğumuz,dinlediğimiz ironilerdi bunlar.:)
Ekmeğini yediğiniz adam 2 milyar dolar ı gözünü kırpmadan sayıvedi.Nerden gelip nereye gidecek bu para?Nasıl bir düzen bu ?İlk önce bunu düşünün?Bu para nedir Türkiye ye faydası ne olacak?Siz ne üreteceksiniz bu düzende?En sonunda ülkeye ne getirecek?Halktan kumarla reklam payıyla toplanan dolarları Aziz Yıldırım alacak Avrupa da saçıp savuracak ! Günümüzün ironisi de bu. :)
Korkunç bir dönüşüm ! Korkunç bir değişim !
5 senedir borsa ile ilgileniyorum.Adamın borsada atmadığı takla yok.Kapitalizmin mabedinde evini köyünü almış,çoluğunu çocuğunu büyütmüş.Ama aklında hep o sosyalist günlerinden kalma bi türlü barışamadığı din mefhumu ve ondan bağımsız
bakamadığı bir hükümet.Bu adam neyi eleştiriyor ve istemiyor biliyormusunuz ? Özelleştirmeleri ! :))
Oturcak oturcak da daha dürüst daha cesur olmadan olmaz.Yeni taze akıllar fikirler olmadan da olmaz.Olursa böyle ironiler, ironiler, bitmeyen çelişkiler.

Fakir-i Pürtaksir 24 January at 21:21
iyi de neyi savunduğunu anlamadım be Osmanım. yani oğulların bu kadar güzel ve kolay para kazanması normal mi? tepki gösterilmemesi gereken birşey mi sence?

Artı bence çoğu şey insanların beynine yaftalanan , önyargı oluşturmak için uygulanan sinsi planların gizeminde. Şundan ki: Her yerde Mehmet Emin Karamehmet verdi parayı verdi deniyor. Sizler de inanıyorsunuz. hayır Digiturk 10 yılda geldi bu güce. Yanına da yabancı ortağını alıp verdi işte parayı. Bana inanmak veya inanmamak senin elinde...

Fakir-i Pürtaksir 24 January at 21:22

Bir de bu kısmı anlamadım..

5 senedir borsa ile ilgileniyorum.Adamın borsada atmadığı takla yok.Kapitalizmin mabedinde evini köyünü almış,çoluğunu çocuğunu büyütmüş.Ama aklında hep o sosyalist günlerinden kalma bi türlü barışamadığı din mefhumu ve ondan bağımsız
bakamadığı bir hükümet.Bu adam neyi eleştiriyor ve istemiyor biliyormusunuz ? Özelleştirmeleri !
Osman 24 January at 21:29
İnanırım niye inanmayım sana Uğur 'um.Yuvarlanıp içine düştüğümüz düzene bak kardeş.Bu hayatta ki en büyük değer belki ; çok kişi küçümser ama üretim- üretmek- kendi ettiğini yiyebilmektir.
Sen de buna katılırsan kolay para zor para dan ziyade ne ürettiğin ne değer kattığın değil mi kendine ve topluma.O rakamı duyunca ben şok oldum doğrusu.:)Sonuçta bu kadar büyük bir para birilerin elleri ile Avrupa ya Afrika ya bilmem ne topçusunun cebine girivericek.
Eleştirdiğin ise bir yolla üretime sokulmuş para ve sahipleri...

Fakir-i Pürtaksir 24 January at 21:35
peki bu kadar kör gözüne kurşun babalar ve oğullarıne ne diyeceksin?

Bu arada üretim dediğin şey eskidendi Osmanım. Yani karşılığı para değilken. Şimdi her ürettiğinin bir para karşılığı var. Benim için bir ekmekden aldığım fayda hep aynı. Herzaman beni doyurur. Ama para ( monetarizm) devreye girince güçlü kim ise onun çok para kazandığı an , artar buğday fiyatı...Bunun farkında olmak lazım.

Kölelik bitti diye seviniyoruz değil mi? Bitmedi. Para köleliği başladı şimdi de. Para niye var ki? Acaba kaç kişi düşünüyor bunu.

Sana tavsiyem Zeitgeist belgeselini izlemendir. 2 bölüm den oluşur bilinç açar. Çok ciddiyim. Benim hatırım için fırsatta izle.

Osman 24 January at 21:36
Senin işini emeğini küçümsüyor gibi izlenim vermek istemem.Öyle olduysa özür dilerim kardeş.Yalnız geriden yukarıdan baktığın zaman tuhaflıklar olduğunu anlatmak için örnek verdim.
Borsacı konusu o tam bir komedi.İşte Ülke de ki genel saçmalıklardan birisi de o?Hem o işin içinde olup o işten bütün sanatkarlığıyla ekmek yiyen adamlar ilginç bi şekilde özelleştirmeleri bir yolsuzluk-vurgun-emek hırsızlığı gibi göstemeye çalışmalarını uzun zamandır izliyorum.Temel çıkış noktaları bilindiği gibi devletçi yaklaşım-bireysel kapitalin karşısında ki duruş.Bu muhalefeti uzun uzun yaparkende Borsa takılmaları .:)

Osman 24 January at 21:40
İzledim.Fakat zayıf buldum.İsyankarlığım onları bile aşmış...:) Çözüm ya da yenilik için önerilerini göremedim ya da anlamadım.

Fakir-i Pürtaksir24 January at 21:42
addendum u izledin mi?

Osman 24 January at 21:45
Hayır.Dediğim gibi anlatmadan ziyade çözümleme ya da öneri yoksa açmaz beni şu halimle.:)Ama bakayım genede ...

Fakir-i Pürtaksir 24 January at 21:46
addendumdaki öneri kolay bir çözüm değil. ama izle ve sonra konuşalım o zaman.

Fakir-i Pürtaksir 01 February at 19:43
neden tekel işçisi olunca yırtacağını düşünüyorsun osman kardeşim? geçen ki gibi fikir teatisinde bulunalım biraz. cidden merak ettim düşüncelerini.

Osman 02 February at 12:14
:) İyi para alıyorlar.Benden fazla.Muhtemelen senden de fazla... :)

Osman 02 February at 12:57
1 ay önce bu tartışma başlarken aklıma geldi.Bu sendikalar dedim niye hep siyaset siyaset le meşgul olurlar.Demekki bu bi hastalık memlekette.Orda işte kaçtane işçi 10 bin...
Yahu bu memlekette belki milyon taneden daha fazla inşaat işçisi vardır.Ondan da fazla tekstil işçisi aynı gene...Niye bunların sendikası yok.Niye bunları kimse örgütlemez?Üstelik bu adamlar tekelciler gibi 1 milyarın üstünde kazanan adamlarda değil.400-500 milyona çalışanlar.
Nasıl bi çarpıklıktır bu?
Bi tuhaflık yok mu?

Fakir-i Pürtaksir 02 February at 21:18
Sorunun tek cevabı cehalet ve uzun süre aynı işi yapamama değil mi? İnşaat işçisi örgütlü olması gerektiğinin bile farkında değil ki. Farkında olanlar da yine ne yapacaklarını bilmiyorlar. Çünkü onlar da devlet tarafından cahil bırakılmışlar. Ama fabrika gibi sosyal bir ortama girdiğinde işverene karşı haklarını savunmak için örgütlenmeleri gerektiğini biliyor insanlar. Birde birlik olmanın gücü var. İnşaat işçisinin birlik olma ihtimali yok. aynı anda 10-15 kişi çalışır bir inşaatta. sonra inşaat biter milet dağılır. Mevsimsellik sendikalaşmayı baltalayan en temel etkendir. Tekstil işçileri de çok mevsimseldir. 1-2 sene çalışıp başka işe geçer. Dışarıdan üst seviye iş gibi görülen çağrı merkezi çalışanlarının da sendikası yoktur. çünkü onlar da örgütlenecek, örgütlenmeyi akıl edecek kadar uzun süre çalışmazlar o işte.

Tekel işçilerine gelince.

Dün nişanlım ( nişanlandım ben bu , arada belki biliyosundur :) )ile arabada gelirken o da "tekel işçileri 1200 alıyormuş " dedi. O bile "mis gibi para alıyorlarmış zamanında , bir de isyan ediyorlar" diye düşündü o an. Ama abicim bu insanlar yıllardır bu parayı alıyor. Tüm hayatlarını buna göre kurmuşlar. Borca girmişler. Çocuklarını o paraya uygun okullara vermişler. Şimdi çat diye 650 alacaksın deyince nasıl birden bire o gelir seviyesine ayak uydursunlar ki? Ayrıca onların suçu olmayan bu işten neden onlar zararlı çıksın.

Sana maaşını yarı yarıya indiriyorum çünkü fabrikayı 200 milyon dolara hükümet yanlısı birine sattık oda bir sene sonra 800 milyon dolara amerikaya sattı , amerika firması da böyle olsun diyor derse kabul eder misin?

Bu adamlar karın buzun göbeğinde solculuk oynamıyor Osman. AKP yi yıkmak için gizli planlara da alet olmuyorlar. Sadece haklarını arıyorlar. Ama önyargılar onların ne yapmaya çalıştığını anlamamızı engelliyor.

AKP bizi öyle bir noktaya getirdi ki artık onları yıkmaya çalışmak gibi bir amaç kalmadı. Kalamaz da çünkü çok güçlüler.

Korunmaya çalışıyor insanlar.Bu fırtınadan zarar görmemeye çalışıyorlar sadece.

uzun yazdım kusura bakma :)












27 Ocak 2010 Çarşamba

Sherlock Holmes

Benim için asıl adı Şerlo Kolms olan film.
Çocukken bu elemanın adının bu olduğunu sanıyordum ne yapayım. :)

Az önce izledim. Yeni bitti .34 saniye oldu olmadı.

Çok sıcak yazıyorum hali ile.

Neyse yönetmen Guy Ritchie . Tam benim kafada bir yönetmen bu herif. Lock, Stock and Two Smoking Barrels ve Snatch ile çoktaaaaan avlamıştı zaten beni. Çok farklı bir tarz vardı o filmlerde. Slowmotion da yapılan sufleler, içsesler veya karakteri pause edip hakkında bilgi vermeler, karakteri sahaya indirmeler , halka karıştırmalar falan bir acaipti.

Bu filmde de aynı yöntemlerin hepsi var. Hatta Sam Peckinpah sal bir slowmotion şiddet uygulamalarının patlamalar ile yoğrulduğu akıl erdiremediğim yakın temaslar da var. Şöyle ki: Bir patlama oluyor, eleman yere düşüyor sonra kalkıp kaçarken eline kalkan tarzı birşey alıp siper aldığı anda başka bir patlama oluyor ve patlamanın şiddeti ve savrulan şeyler bu kalkan nev-i şeye çarpıyor. Çok büyük bir kolpa var veya deli plan yapmış elemanlar. Saniyesi dahil hesaplanması lazım. İzleyince ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Genelde iyi bir film diyebiliriz. Ben kesin derim mesela :) .
Guy (adamım) ve Robert Downey Jr ( Elton John un I Want Love klibinde oynadığından beri o da adamımdır) olduğu için kesin iyi film derim ama var bazı göze , gönüle batan tarafları.

Mesela senaryoda çoğu yer kör gözüne misali yapılmış. Ben filmi izlerken, sonunda kesin şu oldu ama şundan oldu, bunu yaptı ama bunları kullandı da yaptı diye bir açıklama koymuşlardır diye bekledim ve oldu. Veya zeki dedektif şimdi kesin ortama iki saniye bakıp tüm sorunu çözer beklentim heeeep doğru çıktı vs vs.

Yani Guy biraz eski tarzını devam ettirirken biraz da box office kaygısı yaşamış sanki. Taviz vermeden izleyici sayısını nasıl arttırırız diye bir workshop yapmışlar ve ortaya bu çıkmış.


Ama izleyin derim. Ben beğendim netekim :)



31 Aralık 2009 Perşembe

Çook güldüm

Milliyet de az önce 2009 un en aptal sözleri diye bir foto haber okudum. ( foto haber de neyse ki..)
En son foto da Jack Nicholson demiş ki; Annem bana "orospu çocuğu " dediğindeki ironiyi asla anlamadı.

Bunu en aptal laflar listesine almış milliyetin "aptal ı" .

21 Aralık 2009 Pazartesi

21. yüzyıldayız 9 seneyi yemişiz 10. nerde diye bakınıyoruz ama hala Elektrikler kesiliyor iyi mi?

85 di sanırım. Hollanda daki kuzenlerim (orada doğmuşlar) ilk kez Türkiye ye gelmişlerdi.

Elektriklerin gidesi tuttu bunların geldiği hafta.

85 dönemi , 10 yaşındayız ve yarısından delikanlıyız falan ama bizim kuzenler feci korktu bu elektrik kesintisi yüzünden . Çat diye zifiri karanlık olup samanyolu ile başbaşa kalınca ürperdi elemanlar.

Nedir dedim? Meğer orada ( Hollanda denen yapay ülkede yani) hiç elektrik kesintisi olmazmış. Ondan korkmuşlar.

Bu kez ben korktum. Ulan nasıl ülke ki bu Hollanda elektrikleri bile kesilmiyor. Netekim normal olmayan şeyden korkarsın. Kuzenler Türkiye'den ben Hollanda'dan korktum hali ile .

Bana göre inanılmaz anormal birşey bu elektriklerin 21 yılda bir kesilmesi ( Hollanda istatistikleri öyleymiş)

Dolayısı ile bu akşam 3 saat süren kesintide aklıma geldi yine aynı mevzu.

Hani Blog un ilk yazısında benim bu ülkeden umudum kalmadı demiştim ya... Daha ne olsun be kardeşim? Daha ne olsun?

Yemeyin artık bizi.

Mustafa Kemal muasır demiş, medeniyetler seviyesi demiş. Yıllar öncesinde bu çıtayı kendinize düstur edinin demiş.

Kime demiş? Türk halkına..

Hani şu çalışkandır , zekidir dediğimiz halka.

Bir yerde bir hata var. Mustafa Kemal'de değil ama bu hata...

18 Aralık 2009 Cuma

Bir zamanlar 700 Bine varan Gırgır okuyucusu vardı. Ne oldu onlara?

Babam vardı . Kanserden gitti.
Amcam vardı Almanya'ya ilhak etti.
Halam vardı onu da kanser aldı götürdü.

Bir ben kaldım hocam bizim cenahtan. Kız kardeşime sevdirmeyi becerememiştim. Benim hatam...

Not: Başlık Metin Üstündağ dan alıntıdır.

16 Aralık 2009 Çarşamba

Benim Bu Ülkeden Hiç Umudum Yok

Yurdum insanını da sevdiğim söylenemez aslında... Blogdaki ik yazıya böyle başlamak istemezdim ama böyle düşünüyorum işte.

3 ay önce radyo programcısının biri şehit haberlerini konuşurken, "Türk milleti buna izin vermeyecektir, Atatürk ün de dediği gibi Türk Mileti çalışkandır, ne mutlu Türküm diyene" vs vs gibi laflar ediyordu. Sonra aynı programcının geçen gün bizim millet adam olmaz, tembeliz biz, koyun gibi uyuyoruz dediğini duydum başka bir programında. E ne oldu şimdi? Hani çok üstün bir ırktık? Hani çalışkandık?

Değiliz hocam.. Ne üstün ırkız , ne çalışkanız. Şark kurnazıyız hepsi o..

Ha bir de koyunuz aynı zamanda. Radyo programcısının hakkını teslim edelim...

Çok önemli bir eşiği de atladık malesef. O eşik , koyun insan sayısının normal insanlara baskın gelmesi idi ve geçti Bor'un pazarı.

Yıllardır bunu yapmaya çalışıyorlardı ve yaptılar. Her an biraz daha arttırdılar koyunların sayısını. İşte o yüzden benim bu ülkeden umudum kalmadı.

Şimdi ne kadar kolay yürütüyorlar tekneyi farkında mısınız?

Ne kadar kolay alıyorlar abuk subuk kararları çatır çatır.

Çok sinirliyim çok...

Çünkü koyunlara 3 çocuk yapın deniyor. Çünkü bunu yapan koyunlar var işte bu ülkede. Başbakan dedi. Çok doğru dedi diyen adamlar var bu ülkede.

Genç nüfus ne kadar fazla ise ülke o kadar güçlüdür, ekonomisi sağlamdır yalanına inanıyorlar safça .

Halbuki her haneye düşen o 3 çocuğu bu ülkenin eğitemeyeceğini , mantıklı bir birey yapamayacağını biliyorlar. Şu sorunun cevabını da biliyorlar çünkü. Eğitimsiz sade vatandaşı mı kandırıp oyunu kaparsınız yoksa sorgulayan eğitimli bir vatandaşı mı?

Müthiş bir kısır döngü içindeyiz. Doğrulara ulaşacak her yolu kapatıyorlar bir bir. Cahil kör toplum olarak kalmamızı istiyorlar. Sorgulamaya kalkanları , aydınlık Türkiye isteyenleri de bir bir avlıyorlar. Ergenekon nedir kaç kişi biliyor ve Tuncay Özkan neden hapiste acaba?

Bu planı yürüten adamlara sormak istiyorum .Ne istiyorsunuz? Zaten çok paranız yok mu? Zaten yeteri kadar statü elde etmediniz mi? Herkesin sizin gibi düşünmesi için mi bu çabanız? Özgürlüğe , hür iradeye hiç mi inancınız yok?

Şu yazıyı yazarken beynimde hep Moğolların "Birşey Yapmalı" şarkısı çalıyor.
Ama kusura bakma Cahit Berkay. Yapacak hiçbirşey kalmadı.